sirayet

sirayet
(-ti)
а
1) распростране́ние

patlama sirayeti — детона́ция

radyoaktivite sirayeti — физ. а) радиоакти́вное излуче́ние; б) проника́ющая радиа́ция

2) зараже́ние, зара́за, инфе́кция

-a sirayet etmek — а) распространя́ться, передава́ться; перебро́ситься (напр. об огне); б) заража́ть


Büyük Türk-Rus Sözlük. 2014.

Игры ⚽ Поможем сделать НИР

Смотреть что такое "sirayet" в других словарях:

  • sirayet — is., Ar. sirāyet 1) Hastalık başkalarına geçme, bulaşma Yapılan muayene neticesinde, hastalığın kimseye sirayetine meydan verilmeyecektir. S. F. Abasıyanık 2) mec. Yayılma, dağılma Vehbi nin bu şüphesi büyüklere sirayete başladı, çocuk bu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sirâyet — (A.) [ ﺖیاﺮﺱ ] bulaşma, geçme. ♦ sirâyet etmek geçmek, bulaşmak …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • sirayet etmek — 1) hastalık geçmek, bulaşmak Yazın korkunç sıtması, gökyüzüne ve gökyüzünün yıldızlarına kadar sirayet eden bu küçük kasabayı terke hazırlanıyordu. S. F. Abasıyanık 2) mec. yayılmak, dağılmak Bu dedikodular bizim eve bile sirayet etti. A. Gündüz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • SİRAYET — Yayılmak, bulaşmak, geçmek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • sirayet — bulaşma; yayılma; geçme …   Hukuk Sözlüğü

  • yakmak — sirayet etmek, bulaşmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MU'DÎ — Sirâyet edici, bulaşıcı, sâri …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • bulaşmak — nsz 1) Bir nesne, üzerine sürülen bir şey yüzünden kirlenmek Tabak bulaştı. 2) e İstenilmeyen bir madde bir şeye sürülmek Yüzüne gözüne yer yer kepek bulaşmıştı. S. F. Abasıyanık 3) e Hastalık geçmek, sirayet etmek Çocuğa suçiçeği bulaşmış. 4) e… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kaçmak — e, ar 1) Hızla koşup bir yere saklanmak Bir tehlike sezdiğin anda hemen eve kaçarsın. H. R. Gürpınar 2) nsz Kimseye bildirmeden bulunduğu yerden ayrılmak, firar etmek Silahını hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor. R. E. Ünaydın 3) den… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ortalık — is., ğı 1) Bulunulan yer, çevre Ortalık karanlık, bizi kimse görmez, merak etme. P. Safa 2) İçinde bulunulan, yaşanılan ev, oda vb. yer Artık benim gündelikle çamaşıra, ortalık temizlemeye gitmeden başka çare kalmadı. H. E. Adıvar 3) Yeryüzünün… …   Çağatay Osmanlı Sözlük


Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»